Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, dünya barışını güvence altına alabilecek bir düzene dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Agresif politikaların ve savaşların önlenebilmesi için bu yapının reform edilmesi şart olduğunu belirten Erdoğan, bu konudaki toplumsal ve siyasi desteğin arttırılması gerektiğinin altını çizdi. "Bugün, insanlığın geleceği için sorumluluk taşıyan liderlerimize düşen görev, güç dengesizliklerini giderme çabasıdır" dedi. Ayrıca, uluslararası sularda adaletin sağlanmasına yönelik kuralların güçlendirilmesi gerektiğini ve bu kuralların adil bir şekilde uygulanmadığı sürece kalıcı barışın sağlanamayacağını sözlerine ekledi.

Erdoğan'ın Vatikan'da yaptığı bu önemli konuşma, sadece bir mesaj vermekle kalmayıp, aynı zamanda dünya genelindeki güç dinamiklerini sorgulayan, uluslararası adaletin sağlanması ihtiyacını öne çıkaran bir manifesto niteliğindeydi. Küresel meselelerde adalet arayışı içinde olan birçok ülkenin dikkatini üzerine çeken bu etki, Türkiye'nin dış politikada nasıl bir pozisyon aldığı konusunda da önemli ipuçları sunuyor.

Sonuç olarak Emine Erdoğan'ın, küresel adalet anlayışını, çok uluslu bir bakış açısıyla ele alması ve dünya çapındaki sorunlara karşı duyarlılığını katılımcılarla paylaşıyor olması, Türkiye’nin uluslararası platformda daha aktif bir rol alması için bir başlangıç olabilir. “Dünya 5'ten büyüktür” diyerek bu girişimi tüm dünyaya açık bir çağrı niteliğinde yapan Erdoğan, hem Türkiye'nin hem de diğer ülkelerin daha adil bir dünya hedefinde birleşmesi gerektiğinin altını çizdi.