Son günlerde Türkiye’nin gündemini meşgul eden bir cinayet davası, toplumda derin yaralar açtı. 2023 yılı içinde yaşanan bu korkunç olay, 15 yaşındaki Erva'nın katledilişi ile hayatımızda derin izler bıraktı. Erva’nın cesedinin parçalara ayrılması, Türkiye'nin dört bir yanında infiale yol açtı. Bu acı olayın ardından suçlu tarafın aldığı ceza ise kamuoyunda büyük bir tartışma yarattı. Erva'nın katili, hastalıklı zihninin ürünü olarak işlediği bu korkunç cinayet nedeniyle, 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak birçok kişi, verilen cezanın yeterli olmadığı görüşünde birleşiyor.
Erva, genç yaşta hayatını kaybeden bir genç kız olarak toplumun kalbinde derin bir yara açtı. Ailesi ve arkadaşları onu, sevgi dolu, umut dolu bir genç olarak hatırlıyor. Erva, hayallerinin peşinden koşarken amansız bir caninin saldırısına uğradı. Korkunç şekilde katledilen Erva'nın cesedi, bulunduğunda parçalara ayrılmış olarak bulundu. Bu durum, cinayetin dehşetini bir kat daha artırdı. Toplum, bu caniliği, insanlığın nerelere düştüğünü sorgulayarak kınıyor. Erva'nın hayatı, kaybedildiği gün sona erdiyse de, onun anısı daima canlı kalacak. Bu tür olayların tekrarlanmaması için ciddi önlemler alınması gerektiği görüşü, toplumun genelinde dile getirilmektedir.
Erva'nın katilinin aldığı ceza, birçokları tarafından adaletin tecellisi olarak görülmekten uzak. 30 yıl hapis cezası, yetkilileri ve adalet sistemini sorgulatan bir durum olarak önümüze çıkıyor. Bu tür işlenen cinayetlerin cezasının her zaman caydırıcı olması gerektiği, toplumsal düzeyde var olan bir kanaat olarak öne çıkıyor. Davanın sona ermesiyle birlikte, Erva'nın yaşadığı travma, ailesinin çektiği acı ve toplumsal bir yaraya dönüşen bu cinayet, çok sayıda insanın gündeminde yer aldı. Adaletin, Oh ben cezamı aldım, boşuna bir daha gelmem diye düşünülmemesi gerektiğini savunan pek çok kişi, bu konunun sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirtiyor.
Ayrıca, Adalet Bakanlığı'nın da bu tür davalarda daha sert önlemler getireceği, kamuoyuna yansıtıldı. Toplum, gençlerin güvenliği için daha etkili yasaların gerekliliğini özellikle vurguluyor. Cezalar kadar, bu tür insanları üretmeden, daha sağlıklı toplumsal yapılar oluşturmanın da önemine değinmek gerekiyor. Eğitime, bilinçlendirmeye ve toplumun her kesiminin bu konuda birlikte hareket etmesine ihtiyaç var. Olayın, sadece bir cinayet değil, bir toplumsal sorun olduğunu unutmayalım. Erva'nın anısını yaşatmak, onun adına daha güvenli bir gelecek inşa etmenin önemli bir adımıdır.
Sonuç olarak, Erva'nın yaşamı genç yaşta son bulsa da, onun adını unutmadığımız sürece bu tür acıların önüne geçebileceğimiz umudunu yeşerebiliriz. Adaletin yerini bulması ve toplumun bu tür olaylara karşı gerçek bir çözüm bulması, hem kaybedilen livesalla beraber, Reyna gibi diğer gençlerimiz için de kritik bir iade-i itibar olacaktır.